Thursday, December 08, 2011

renklerin şarkısı

Vagon, ikiye ayrılmışçasına karşılıklı koltuklara sahipti. Hangi tarafın ters gideceğini belli eden düdük çaldıktan sonra, 'oh' larla 'of' çekenlerin sayısı neredeyse aynı gözüküyordu. 'of' lardan birinde küçük de olsa payı olan çocuk, ters giden trenin kabahatlisi olarak babasını suçlarcasına ona baktı. 'ama biz daha önce varacağız' dercesine adam, çocuğun başını okşayarak, koltuğuna yerleşmeye çalıştı. Oturduğu andaki rahatlığını garipsedi birden. Rahatlığından ödün vermemek için başta umursamadığı, yukarıdaki bölmeden sarkan valizin askısını hafifçe doğrularak düzeltti. O rahatlığı tekrar yakalayamayacağını az çok kestirse de bu denli rahatsız olacağını da tahmin etmiyordu. Neyse ki bu ana, çocuğun valizden oyuncağını istemesi denk geldi. Daha sonra bir kaç kez daha çocuğun isteğini yerine getirecek, valizle olan ilişki sonralarında koltuktaki yerleşkesinin istemsiz olarak rahatlık sıralamasına yeltenecek ama hiç biri ilk oturuşundaki rahatlık kadar olmayacaktı.
Ayağının yere değmesine en az 5 yıl, ön koltuğun arka alt kısmında ayağı yerden kesmeye yarayan aparata ulaşmasına ise 8 yıl olan çocuk; pencere kenarı tercihini hak edercesine trenin geçtiği her yerde, bakılmadık hiç bir şey bırakmamıştı. Bu değişken manzaranın gediklisi olmayı çoktan başaran çocuğun algı merkezini daha sonra, ön koltuğun sırtına yerleştirilmiş açılabilen portatif tepsi kaplayacaktı.
Satılık ilanını asalı 8 ay olmasına rağmen hiç rağbet görmeyen 'Keskin Market' in talihi, o gün ilk taliplisini haber verircesine vagonda melodi sesiyle yankılandı. 'Alo' diye açmasına rağmen, yabancı bir numara gördüğünden, 'efendim' diye karşıladı adam karşıdakini. Daha sonra bu kelime belki de ona şans getirecekti. Söze satılık ilanından girince karşıdaki, ters koltuğun getirisi 'of', yerini 'oh' a bıraktı. Ama çocuğun 'of' u hala duruyordu.
Gün geçtikçe elde kalan marketin satılamamasının nedenleri üstünde durup, yeni yollar deneyen karı-koca; satılık yazısının renginden yazı karakterine, italik tercihinden fontuna kadar bir çok kez ilanı söküp yenisini asmıştı. En son ilanda rengi kırmızıya çevirmiş, italiği düzeltip, her harfin arasında 2 harf boşluğu bırakarak 's a t ı l ı k' yazısını küçük harflerle denemişlerdi. Sağ altta yer alan 'Bekir KESKİN: 05432109876' yazısını ise olduğu gibi sol alta geçirmişlerdi. Kadının, 'Bekir' yerine 'Suzan' ı deneme teklifi ise; adamın, 'ilanlarda hiç kadın ismi gördün mü sen?' cevabından sonra geri çevrilmişti. Oysa market kadının üstüneydi.
Telefonu kapattıktan sonra söylenmedik şey kaldı mı diye düşünmeye başladı adam. Rafların yeni takıldığı, arkada küçük bir depo oluşu, 40 metrekare ama kullanışlı, duvarların yeni boyandığı (kadının seçimi, füme), aydınlık ve ferah, ferforjeli, 27 bin lira. Söylemeye çekindiği şeyleri de günah çıkarır gibi hızlıca aklına getirdi. Rutubet, gürültü yapan üst komşu, karısının '20 bin bile etmez' sözü, depoda ölü buldukları fare. Geçen 8 ayın varlığı bindi birden içine. 8 kendini birden devirdi ve sonsuzluk işareti gibi büyürcesine adamın içinde genişledi. 'Ne yani, gayet iyi işte. müşterisi de boldu. bol muydu? en azından gelenler vardı. arka sokaktaki market açılana kadar iyiydi işte. O selde su basmasaydı depoyu...'
Telefonun ekranında onu arayan kişinin numarasına bakarken buldu kendini. Numaraya bir isim vererek rehbere eklemek istedi ama ismini sormayı unutmuştu. En azından adamın isminden alıcı olup olmayacağını anlayabilirdi. İsmini sorma bahanesiyle tekrar arayıp söze neyle başlayabileceği üstünde durdu. Geçerli bir başlangıç bulamayınca bu isimsiz potansiyel alıcının numarasını gelen aramalarda öylece bırakıverdi. Belki de gereksiz bir meraktı ismi. Hangi erkek ismi satın almaya meyilli olabilirdi ki?
Telefonu aynı melodiyle yine çaldı. Ekrandaki numara da aynıydı. Bu sefer alo dedi ve buyrunu ekledi hızlıca. Karşıdaki ses isteklerini sıraladı. 'Marketi ne zaman görebilirim?, pazarlık payı var mı?, apartmandan memnun musunuz?'. Cevapları çok kolaydı ama önce ismini öğrendi. 'Suat Bey, ben şu an yoldayım yarım saat sonra orada olurum. Gelince hem pazarlık eder hem de apartmanı ve market hakkında uzunca konuşuruz.' Numara, Suat Bey karşılığında; rehberde, karısı Suzan'ın üstünde kendine yer buldu. Rehberde karısına rastlamak müjdeli haberi vermeye yetmedi. 8 aylık bir süreçten sonra gelen sesin, marketin yeni sahibinin sesi olabilirliliği üstündeki umutlarını, karısının karamsar ve kötü ses tonuyla kaybetmek istemedi.
Anons, 5 dakika sonra trenin yolculuğunun biteceğini müjdelemişti. Doğru duyup duymadığını onaylatır cinsten babasına gülümseyerek baktı çocuk. Artık onun da bir 'oh' u vardı. Renklerin şarkısını söylemeye başladı hemen. Ne zaman mutlu olsa aynı şarkıyı dillendiriyordu. 'Kırmızııı yeşil yeşil maaavi'. Baba 'Keskin Market' in kaderi hakkındaki hayallerini bölmeden istemsizce şarkıya eşlik etti. İkisi de, önlerindeki yere paralel duran tepsilerde ritm tutarak renklerin şarkısını söylüyordu. 'Kırmızııı yeşil yeşil maaavi...'

No comments: