Sol eliyle tuttuğu gazetenin baş sayfasındaki manşete kitlenmiş gözlerine itaat eden beyni, dipteki yoğurdu homojen bir hale getirme telaşındaki diğer eline söz geçiremeyince, bir dakika boyunca başı dönen ayranın sesi; trenin, rayları ezerken çıkardığı gürültüye alıcı gözüyle bakmasına neden olmuştu. Kuru kuru gitmeyen simidinin her lokmasında, çiğneme aşamasında henüz, ağzına doldurduğu ayranın kutusuna istemsiz bıraktığı susamların sayısı, gazete sayfalarını beceriksizce çeviren tek elin sayfa aralarına bıraktığı susamlarla baş ölçüşür cinstendi. Bakire kızların bir hafta önceden alınmış tekli koltuklarıyla yaptıkları bu yolculuklara, ayaklarının dibine konumlandırdıkları simsiyah valizleri de katılıyordu. Bu dip dibe, korkak ve alışılmış korunma telaşı; yer yokluğundan karnına doğru mecburi çektiği bacaklarıyla daha sonra ona haklı bir ağrı hediye edecekti.
Kitabın isminin yazılı olduğu tarafa zıt, sayfaların kalınlığının olduğu kısma; yeterince görünür kılmak için üstünden defalarca geçtiği anlaşılan kendi ismini yazdığı kitabın üstündeki sofrayı gazete tutmayan eliyle kaldırdı. Kitabına kaldığı yerden devam etmek için aralarken, harfler bir anda şekil değiştirdi. Kitapla yeni tanışanlar için kızın ismini öğrenmek hayli zorlaşmıştı artık. Kitabın kapanmasını beklemek, ismini sorup kızdan cevap beklemekten daha kolay görünüyordu. Unuttuğu ya da hatırlamak için ara ara geriye dönüşlerinde, sayfaları çevirirken kitabın kalınlığı hem artıyor, hem de kitabı tutan kızın ismi hakkında ip uçları ediniliyordu. Bu hızlı devinim sayesinde isminin beş harften oluştuğu neredeyse ortaya çıkmıştı. Alfabenin içinden, kitabın kalınlığına yedirilmiş bu beş harfi çekip çıkarmak, bir tren yolculuğunda vakit öldürmek için oynanabilecek en iyi oyunlar arasında olmayabilir ama merak, bütün albenisiyle vagonu çoktan kaplamıştı.
Koridor kalınlığındaki arabasının peşinden, vagon boyunca sinek avlayan yemekli vagon garsonu bile kitap ancak tamamen kapanınca orataya çıkacak olan bu ismi öğrenme gayretinden ödün vermiyordu. Merakını gideremeyen garson; arabasındakileri tanıtan lüzumsuz konuşmasına bakire kızın önünden geçerken bariz bir şekilde ara veriyor, yavaşlayan ayaklarına, öne doğru eğilip kitaba yönelen bakışlarını da ekliyordu. Ortaya bir ödül konsa ancak bu kadar bir gerileme sahiplenirdi vagon.
Kızın her sayfa çevirişi ismin boyunu kısaltması anlamına geliyordu. Umudunu yitiren yolcular, başka yollardan kızın ismini öğrenme çabasına girme konusunda kararsız, ineceği durağı kestiremeyip ondan önce inmeyi akıllarının ucundan bile geçirmezken, bunu bir inada dönüştürüp kızın durağında inerek kitabı elinden çekip almaya niyetlenen bakışlara bile sahiplenmişlerdi. İneceği yeri ve ismini ifşa eden biletin cüzdana girdiğini görenler ise kızın tuvalete gidebilme olasılığı üstünde duruyordu. Tekli koltuk üstünde iki büklüm anne karnındaki cenini anımsatan duruşunu bozmaya meyilli gözükmeyen kız, kafasını kitaba gömdüğünden beri bütün hayati fonksiyonlarını dondurmuş gibiydi. Olası bir ihtiyaç molasında oluşacak hengameden haberi olmayan temizlik görevlisi vagona geldiğinde, kızın önünden geçerken eğilip simide paket olan kağıdı ve ayran kutusunu alıp büyük çöp poşedine gelişi güzel attı. Farkında olmadan kızın ismini görebileceği üstünde duran bazı yolcular görevliyi çevirip sorgulamaktan son anda vazgeçti. Ardı ardına anons edilen duraklar, yenilgiyi kabul edip bu boş beleş oyundan kurtulan oyuncularla vagondaki sayıyı azaltıyordu ama yolculuğun sonu yaklaşırken bu belirsiz ve bir türlü çözülemeyen ismin yarattığı gerilim hiç azalmıyordu.
Bir ara kızın başı düştü. Uyuklar gibi gözlerini kapatıp omzuna yetişmeye çalışan başını kaldıramayınca elindeki kitabı da taşıyamaz hale geldi. Vagondaki az yolcunun bu yorgunluğa tepkisi irkilmeyle oldu. Elinden kayarken kitap, kızın imdadına ineceği durağı anons eden kadın yetişti. Bu durakta inecek yolcuların hazırlanmalarını ve vagonda eşyalarını unutmamalarını hatırlatan anons oldukça manidardı. Oyunun sonu kızın durakta inişiyle gelmek üzereyken, anons mağduru yolcular son bir umut olarak kızın hazırlanma evresine bel bağlamış bir şekilde pür dikkat kesilmişlerdi. Önündeki valizden ayaklarını kurtardı. Ağrı eşliğinde yavaşça koltuğundan kalktı ve elindeki kitabı kapatarak koltuğun üstüne koydu. Vagona dönük tarafında kitabın adı yazıyordu. Pencere tarafında kalan kızın ismi hala bir sırdı. Askıdan siyah montunu aldı. Kolunu yanlış sokunca kızın dalgınlığından medet uman yolcular, kitabı kendi isminin yazılı olduğu taraftan tutup valizine koyunca iyice yıkıldı. Montunu tekrar giydi ve göz gezdirdiği koltuğunda bir şey unutup unutmadığını kontrol ettikten sonra valizini sürmeye başladı. Kızı bakışlarıyla yolcu eden yolculara yemekli vagondan garson da eşlik ediyordu.
İstasyonda ağır aksak yürüyen kızı karşılamaya kimse gelmemişti.
Kitabın isminin yazılı olduğu tarafa zıt, sayfaların kalınlığının olduğu kısma; yeterince görünür kılmak için üstünden defalarca geçtiği anlaşılan kendi ismini yazdığı kitabın üstündeki sofrayı gazete tutmayan eliyle kaldırdı. Kitabına kaldığı yerden devam etmek için aralarken, harfler bir anda şekil değiştirdi. Kitapla yeni tanışanlar için kızın ismini öğrenmek hayli zorlaşmıştı artık. Kitabın kapanmasını beklemek, ismini sorup kızdan cevap beklemekten daha kolay görünüyordu. Unuttuğu ya da hatırlamak için ara ara geriye dönüşlerinde, sayfaları çevirirken kitabın kalınlığı hem artıyor, hem de kitabı tutan kızın ismi hakkında ip uçları ediniliyordu. Bu hızlı devinim sayesinde isminin beş harften oluştuğu neredeyse ortaya çıkmıştı. Alfabenin içinden, kitabın kalınlığına yedirilmiş bu beş harfi çekip çıkarmak, bir tren yolculuğunda vakit öldürmek için oynanabilecek en iyi oyunlar arasında olmayabilir ama merak, bütün albenisiyle vagonu çoktan kaplamıştı.
Koridor kalınlığındaki arabasının peşinden, vagon boyunca sinek avlayan yemekli vagon garsonu bile kitap ancak tamamen kapanınca orataya çıkacak olan bu ismi öğrenme gayretinden ödün vermiyordu. Merakını gideremeyen garson; arabasındakileri tanıtan lüzumsuz konuşmasına bakire kızın önünden geçerken bariz bir şekilde ara veriyor, yavaşlayan ayaklarına, öne doğru eğilip kitaba yönelen bakışlarını da ekliyordu. Ortaya bir ödül konsa ancak bu kadar bir gerileme sahiplenirdi vagon.
Kızın her sayfa çevirişi ismin boyunu kısaltması anlamına geliyordu. Umudunu yitiren yolcular, başka yollardan kızın ismini öğrenme çabasına girme konusunda kararsız, ineceği durağı kestiremeyip ondan önce inmeyi akıllarının ucundan bile geçirmezken, bunu bir inada dönüştürüp kızın durağında inerek kitabı elinden çekip almaya niyetlenen bakışlara bile sahiplenmişlerdi. İneceği yeri ve ismini ifşa eden biletin cüzdana girdiğini görenler ise kızın tuvalete gidebilme olasılığı üstünde duruyordu. Tekli koltuk üstünde iki büklüm anne karnındaki cenini anımsatan duruşunu bozmaya meyilli gözükmeyen kız, kafasını kitaba gömdüğünden beri bütün hayati fonksiyonlarını dondurmuş gibiydi. Olası bir ihtiyaç molasında oluşacak hengameden haberi olmayan temizlik görevlisi vagona geldiğinde, kızın önünden geçerken eğilip simide paket olan kağıdı ve ayran kutusunu alıp büyük çöp poşedine gelişi güzel attı. Farkında olmadan kızın ismini görebileceği üstünde duran bazı yolcular görevliyi çevirip sorgulamaktan son anda vazgeçti. Ardı ardına anons edilen duraklar, yenilgiyi kabul edip bu boş beleş oyundan kurtulan oyuncularla vagondaki sayıyı azaltıyordu ama yolculuğun sonu yaklaşırken bu belirsiz ve bir türlü çözülemeyen ismin yarattığı gerilim hiç azalmıyordu.
Bir ara kızın başı düştü. Uyuklar gibi gözlerini kapatıp omzuna yetişmeye çalışan başını kaldıramayınca elindeki kitabı da taşıyamaz hale geldi. Vagondaki az yolcunun bu yorgunluğa tepkisi irkilmeyle oldu. Elinden kayarken kitap, kızın imdadına ineceği durağı anons eden kadın yetişti. Bu durakta inecek yolcuların hazırlanmalarını ve vagonda eşyalarını unutmamalarını hatırlatan anons oldukça manidardı. Oyunun sonu kızın durakta inişiyle gelmek üzereyken, anons mağduru yolcular son bir umut olarak kızın hazırlanma evresine bel bağlamış bir şekilde pür dikkat kesilmişlerdi. Önündeki valizden ayaklarını kurtardı. Ağrı eşliğinde yavaşça koltuğundan kalktı ve elindeki kitabı kapatarak koltuğun üstüne koydu. Vagona dönük tarafında kitabın adı yazıyordu. Pencere tarafında kalan kızın ismi hala bir sırdı. Askıdan siyah montunu aldı. Kolunu yanlış sokunca kızın dalgınlığından medet uman yolcular, kitabı kendi isminin yazılı olduğu taraftan tutup valizine koyunca iyice yıkıldı. Montunu tekrar giydi ve göz gezdirdiği koltuğunda bir şey unutup unutmadığını kontrol ettikten sonra valizini sürmeye başladı. Kızı bakışlarıyla yolcu eden yolculara yemekli vagondan garson da eşlik ediyordu.
İstasyonda ağır aksak yürüyen kızı karşılamaya kimse gelmemişti.
No comments:
Post a Comment