Eksik telleri yokluklarıyla göze çarpıyordu. Tellerin arasından sızan su, süpürülen yerin tersine aksi bir ivmeyle devriliyor, hareket kendini yinelercesine hiçbir şey olmamış gibi bumerang sadakatinde geri geliyordu. Giderin eşit boşluklarından düşmeyi başaran suya yenileri eklenmezken, zeminin su terazisi değmemiş yerlerindeki su birikintilerine söz geçirmek gittikçe zorlaşıyordu. Eski süpürge ıslandıkça telleri yoruluyor, takım halinde hareket edemeyip bireysel bir çabayla suya diş gösteremiyordu. Zeminin farklı yerlerinde farklı kütlelerde biriken suyun giderle kavuşamaması ise süpürge sahibine yeni çözümler için başka fikirler öneriyordu.
adam
Kapanmasın diye pencerenin arasına konmuş terlik gibi balkonun köşesinde suya söz geçirmeye çalışırken sıkışıp kalmıştı. Ayaklarını hapseden sudan başını kaldırıp koyuluk sırasına girmiş küme küme bulutların arkasındaki güneşi aradı. İpucu vermeyen kara bulutların hareketinden medet ummak için süpürgeyi duvara yasladı ve boşlukta hareket eden bulutların hızını bir an için kontrol edebilmeyi diledi. Elinde olsa aldığı kadar bulutu dağların ardına hapseder, gün yüzü görmemiş güneşi kendine yaklaştırıp balkonundaki su cumhuriyetini buhara dönüştürürdü. Bu hayal ona zaman kazandırdı ve söz dinleyen birkaç bulut birbirinden gönülsüzce koptu. Kanguru yavrusu gibi başını saklandığı yerden çıkartan güneş, göz alır parlaklığıyla yeryüzünü anında aydınlattı. Adamın yüzünde biten ışık, en çok ağzında oluşan tebessüme yakıştı. Olası bir bulut hareketinin güneşi yok etmesinden korkan adam, korkunun önüne geçecek yeni bir telaşa aldandı. Balkon korkuluğu güneşe izin vermeyerek zemindeki gölgenin yaratıcısı olmuş, adamı çevreleyen suyun ömrünü uzatmayı da çoktan aklına koymuştu.
balkon
İçine hapsedilen giderin tıkanık olması, korkuluğun bitmez gölgesi, adamın tuttuğu işe yaramaz yaşlı süpürge ve kalıcı misafirliğiyle su; balkonun kendi ağırlığına ek yüklerdi. Üzerine binen psikolojik basıncın altında eziledursun, yer değiştiren gökyüzüne güveni nedense sonsuzdu. Issız adaya düşen uçaktan sağ kurtulmuş biri gibi geçen gemilere acemice el sallarcasına göğün her hareketinden medet ummayı alışkanlık haline getirmiş adam; balkonun içinde, elinde süpürgesiyle, buluttan yeni kurtulmuş güneşin kurtarıcı rolüne soyunmasını bekliyordu.
su
Adamın yüzünden sıyrılıp duvarda biten, sonrasında zemine düşen güneş ışınları suyun kuruma arzusunu biledi. Varlığından hoşnutsuz olan adamı ele geçiremeyecek kadar sığlıkta duruşuyla zemindeki tutarsız durağanlığın, giderin karanlık hapsinde son bulmasını istemediği su götürmez bir gerçekti. Adamın ayak parmaklarındaki buruşukluklara gönüllü sebebiyet verişi giderin kötü misafirperveRliğiyle orantılı olsa da, kovaya doldurulduğu andan bu yana geçirdiği zeminsel birikmişliğinin son demlerinde olduğunun da farkındaydı.
güneş
Bulutlar gökyüzünü yüzüstü bıraktığında mavi bir tene konmuş sarı bir ben gibi güneş olağan yalnızlığıyla sırıtıyordu. Onca bulutu yolcu ederken arkalarından dökeceği suyu kurutmayı yeğlemiş, balkona alıcı gözüyle bıraktığı ışınlarıyla adamın kalbinde çoktan nam salmıştı. Doğduğu yerden çok fazla uzaklaştığını fark etti ve batacağı yeri gözüne kestirip rutin devinimine devam etti.
gider
Simsiyah, dikine bir boşlukta süpürgenin suyla çürüyen ve zamanla yorulup kopan parçaları boğazına takılmıştı. Mazgallarından devrilecek tazyikli suyu beklerken uyuyakaldı.
No comments:
Post a Comment